Ailesi Olmayana Ne Mutlu !

Şebnem İşigüzel, 1993’te, tanınmış bir yazar tarafından, takma bir isimle kaleme alındığı düşünülen Hanene Ay Doğacak ile parladı. Aradan geçen 17 yıl boyunca birbirinden güzel romanlarla yazarlık kariyerini sürdürdü. Son romanı Kirpiklerimin Gölgesi’nin (İletişim Yayınları) arka kapak yazısındaki yabancı kaynaklı övgüde söylenildiği gibi, “Şebnem İşigüzel’in Avrupa edebiyat tarihinde bir yeri olduğu aşikar.” İşigüzel bu dünyaya gerçekten yazmak için gelmiş. 1973 doğumlu bir yazar olması, her romanda daha da parlayan yeteneğinin yanında apayrı bir hediye. Doğrusu insan daha ileri yaşlarda bize neler neler anlatacağını merak ediyor. Kirpiklerimin Gölgesi, 11 yaşında bir kız çocuğunun ağzından yazılmış. Hikâye trajik. Roman “Annemi öldürdüm” diye başlıyor. Sonu bir yazarlık gösterisine dönüşen sürprizle bitiyor. İstismar edilen çocuk kahramanın hikâyesi iç paralayıcı. Yazar 11 yaşında bir kız çocuğunun ağzından konuşmanın zor olduğunu baştan sezinlemişe benziyor. Cümlelerini ne kadar sadeleştirmiş, basitleştirmiş olursa olsun kimi zaman yazarın sesi romana karışıyor. Ama İşigüzel hikâyesini aktardığı bu kederli çocuğa öyle şeyler söyletiyor ki, okuyucuyu ikna etmeyi başarıyor. Romanın sonuna doğruysa o olağanüstü numarasını yapıyor bize: Kahramanına Hanene Ay Doğacak isimli bir kitap okuduğunu söylettiriyor. Kütüphane memuresinin “Hangi manyak koymuş bu kitabı buraya...” şikayetleri eşliğinde. Ardından kahramanının ağzından kitabın yazarı için şu cümle dökülüyor, “O da bir zamanlar benim gibi çocuk olmalıydı.” İşigüzel’in başarısı işte burada. Okurunu her zaman mat eden yazarlardan. Ama bu, ne kadar heyecan verici ve sürükleyici yazarsa yazsın, onu popüler yapmayan bir handikapa dönüşüyor. ‘Küçük kız’ın çilesi Üstelik Şebnem İşigüzel’in popüler bir yazar olma yolunda eli güçlü. Almanya ’da Frankfurt Edebiyat Evi’nde rastladığım okuma gecesinde tanık olduğum ve Almanya’nın bellibaşlı gazetelerinin kritik ettiği üzere ışığı olan, etkileyici konuşmalar yapabilen, iletişimi güçlü bir yazar. Buna rağmen Şebnem İşigüzel’in her zaman gizemini koruyan bir yazar olması, bilinçli bir tercih gibi. Bir münzevi değil ama kolay ulaşılabilen bir yazar asla değil! Hiç kuşkusuz edebiyat okurluğunu medyanın işaret ettiği kitaplar üzerinden yapanlar için her daim “Yazar yazdıklarının ne kadarını yaşar?” merakı olacaktır. Kirpiklerimin Gölgesi’nde apaçık cinsel saldırıya uğrayan küçük kızın yazarla hiç ilgisi olmadığı muhakkak. Ama böyle çaresiz, korunmasız, okul hademelerinin balıkçı teknelerinde “becerdiği” küçük kızı yaratmak, dillendirmek gerçekten büyük cesaret. Romanın “Küçük Kız Bir Bebeğin Dünyaya Gelişine Yardım Ediyor” bölümündeki tuvalette doğum tüyler ürpertici. Aynı şekilde küçük kızın çocuklardan çok hoşlanan adamların gelip gittiği bir evde tutulduğu bölümlerde insanın kanı çekiliyor. Bunun dışında Kirpiklerimin Gölgesi’nin dini simgeler, meseller üzerinden ilerlemesi kitabın tatlı sürprizi olmuş. Hatta bölüm başlıkları itibarıyla küçük bir dini kitabı andırması. Bu durumda sorulması gereken, roman kahramanının bu zamanın peygamberi olup olamayacağı olabilir. Okullarda okunmaya devam eden “Türküm, doğruyum” diye başlayan anda yönelttiği itirazlar, dağ kadar yaşlı ninenin hatıraları arasındaki 1915’te Ermenilerin başına gelen büyük felaketi hatırlatan bölüm, bugünün milliyetçi gençleri ve Atatürk ’ün çocuk sevgisine yapılan göndermeler, baca kapaklarına bile Atatürk resmi konduran çılgın Atatürkçüleriyle, küçük kıza köpekleriyle birlikte işkence eden “bağımsız askerle”, Kirpiklerimin Gölgesi’nin güçlü bir politik söylemi var. Ancak bu, anlattığı tacize uğrayan çocuğun hikâyesine zarar vermeyecek biçimde çok ustalıkla kurgulanmış. Büyük felaketin anlatıldığı bölümde kasabanın kör kuyuları kadar yaşlı diye tanımlanan roman kahramanının tüyler ürperten katliam üzerinden toplumun kadınlar ve çocuklara yüklediği acıları aktarması gibi. Çocuk Kerhanesi’nde karşımıza çıkan, “memleketin cehenneminde” rol almış karakterin söylediği az ama öz şeylerle roman daha da yükseliyor. 160 sayfalık bu kitaba o kadar çok şey ustalıkla yerleştirilmiş ki, insan okurken hayretler içinde kalıyor. “Küçük Kız Artık Korkmuyor” başlıklı bölümdeki ince edebiyat oyunu gibi. Ortada asla bir kaos yok. İşigüzel her şeyi yerli yerine koymayı başarıyor. Bir söyleşisinde “Romanlarım elimden okunduğu haliyle çıkar. Başlarım ve bitiririm. Garip ama bu böyle” diyen yazarın sezgilerinin çok güçlü olduğu kesin. Bu ona insanın temel meselelerini hüzünle ve şefkatle dile getirecek gücü, cesareti veriyor. Hanene Ay Doğacak, Eski Dostum Kertenkele, Sarmaşık, Çöplük, Resmigeçit, Kirpiklerimin Gölgesi ve “Senin ailen yok ki” başlığıyla bile aklımda kalan onlarca güzelim Radikal İki yazısı... Şebnem İşigüzel bunlardan bir tanesini yazıp ortadan kaybolsaydı bile varolabilirdi. Almanya’da doğup büyümüş, okumuş, iş edinmiş bir “Alamancı” ve size uzaktan bakan bir Türk olarak, romanları üzerinde konuşulmayı daha fazla hak eden Türk edebiyatının bu asi ve güzel kızının önünde saygıyla eğiliyorum. Radikal İki'de yayınlanmıştır,22 Ağustos 2010